Tataristan Cumhuriyeti / Tatar Türkleri


 
Kazan (veya İdil) Tatarları İdil-Kama Bulgarları ile XIII. yy.’da Orta Asya’dan bu bölgeye gelen Kıpçak (Kuman) Türklerinin torunlarıdır. Bir Türk boyu olan Bulgarlar VII. yy.’da bu bölgeye yerleşmeye başlayıp, IX. yy.’da bir devlet kurmuşlardı. 922 yılında resmen İslamiyet’i kabul ettiler.
1220’lerde Cengiz Han’ın torunu Batu Han’ın istilası neticesinde Bulgar Devleti burada kurulan Altınordu (1236-1502) Devleti’nin himayesi altına girdi. XV. yy.’ın ikinci yarısında İdil-Ural ve Altınordu’nun hakim olduğu bölgelerde Kazan (1437-1552), Kırım (1460-1783), Kasım (1445-1681), Astırahan (1466-1556), Sibir (1220-1598) Hanlıkları ve bağımsız Nogay Uruğları meydana geldi. Kazan Hanlığı’nın sınırları içinde gene bir Türk Çuvaşlar, batıda yaşayan Başkurtlar, Fin kavimleri Udmurt (Vot veya Votiak), Mari (Çirmiş) ve Modrvinler bulunuyordu. Uzun mücadelelerden sonra Moskova Knezliği’nin güçlenmesi neticesinde Kazan Hanlığı (1552) düştü.
Kazan Hanlığı’nın sükûtundan sonraki iki yüzyılda Müslüman Tatarlar büyük siyasî, iktisadî ve dinî takibatların kurbanı oldular ve yerlerini yurtlarını terk ederek daha doğuya, bugünkü Başkurdıstan’a, Urallara ve ötesine göç etmek zorunda kaldılar. Bir kısmı ise güneyde Aşağı İdil bölgesine hicret ettiler. 1860’larda Tatarlar tekrar devletin desteğindeki Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırmanın kurbanı oldular. Tatarlar, Rus hükümetinin bu keyfi hareketine ufak çaptaki isyanlarla cevap verdiler, bir kısmı yeniden başka bölgelere ve Türkiye’ye göçtüler, fakat İslamiyet’ten vazgeçmediler.
Aynı zamanda Rusya’nın Türkistan’ı istila faaliyeti tamamlanmış ve Tatarlar hasıl olan bu yeni politik duruma kendilerini uydurma gereğini sezmeye başladılar. Şihabeddin Mercanî (1818-1889), Hüseyin Feyizhanî (1821-1866) ve Kayyum Nasırî (1825-1902) gibi şahıslar dinde ve eğitimde reform fikrini ortaya attılar ve bunu yaymaya başladılar.
1905 Rus İhtilali, söz, toplantı vb. gibi hürriyetler getirince başta Kazan, Kırım Tatarları ve Azerbaycanlılar siyasî ve kültürel faaliyetlere giriştiler. Tatar aydınlarının teşebbüsü ile 1906’da “Müslüman İttifakı” adlı bir siyasî teşekkül kuruldu. Bu arada Tatar gazete ve dergileri mantar gibi yerden bitmeye başladı. Bunlar başlıca Kazan, Ufa, Orenburg, Astırahan, Troisk ve Uralsk gibi merkezlerde yayınlanıyordu.
1917 Haziranı’nda Kazan’da toplanan kurultay ise “ İç Rusya ve Sibirya Müslüman Türk-Tatarlarının ” medenî muhtariyetini ilan etti. Bu siyasî teşkilatın başına Paris’te yüksek eğitim görmüş olan Sadri Maksudî (Arsal) getirildi. Kasım ayında bu teşkilat Ufa’ya taşındı ve çeşitli görüşteki insanların katıldığı serbest seçimlerle 120 kişi, adı geçen Millet Meclisi’ne seçildi. Bu meclis 29 Kasım 1917’de İdil-Ural Devleti projesini ilan etti. Bu devlet 1918’e kadar, yani Bolşeviklerin Millet Meclisi’ni dağıtmalarına kadar hükümranlığını korudu.
23 Mart 1918’de ise Bolşevikler, Sovyet Sosyalist Tatar-Başkurt Cumhuriyeti’ni (İdil-Ural Devleti’nin Sovyet şeklini) kurduklarını ilan etmişlerdi. Bu kararname bir hayli Tatar aydınını Bolşeviklerin safına çekmeye yararlı oldu, fakat Rus komünistleri bu kararnameye karşı çıktılar. Tatar-Başkurt Cumhuriyeti, bu bölgede süren iç savaş sebebiyle gecikti ve Bolşevikler iç savaşı kendi lehlerine bitirince, bu plandan vazgeçerek, 23 Mart 1919’da Başkurt ve 27 Mayıs 1920’de de Tatar muhtar cumhuriyetlerini ilan ettiler.
Böylece İdil-Ural ufak idarî bölgelere parçalanmış oldu. Vaat edilen Sovyet Sosyalist Tatar-Başkurt Cumhuriyeti yerine iki ufak muhtar cumhuriyetin kurulması Türk birliğinin parçalanmasına sebep oldu. SSCB’deki nüfus oranına göre altıncı sıradaki bir etnik grup olan Tatarlara bu şekilde siyasî-idarî statü verilmesi, sayıca kendilerinden ufak olan etnik gruplardan bile daha az haklara sahip olmalarına yol açtı.
Bu durum 1917’de Bolşevikler safına katılan Tatar-Başkurt aydınlarında ve hatta en ön saftaki komünist liderlerinde huzursuzluk yarattı. Bunun üzerine Tatar-Başkurt komünistlerinin lideri Mirsait Sultangali(ev) kaybedilmiş hakları geri almak için faaliyete girişti.
Bu faaliyetlerinden dolayı 1923’te Komünist Partisi’nden atıldı. O bunun üzerine Tatar, Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Tacik, Çuvaş, Azeri gibi bütün, Türk Müslümanları içine alan “ Turan Sosyalist Cumhuriyeti’ni ” kurma faaliyetlerine girişti. Fakat kısa bir süre sonra ortadan kaldırıldı ve 1930’larda Bolşeviklerle işbirliği yapmış olan hemen hemen bütün aydınlar Stalin’in temizliklerinin kurbanı oldular.
Tatar-Başkurt millî hayali ancak Stalin’in ölümünden ve 1956’da 20. Parti Kongresi’nden sonra bir parça liberalleşti. Tatar klasik eserlerinin baskısına müsaade edildi. Tatar MSSC’de (Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) mühim pozisyonlara Tatarlar getirilmeye başlandı. Tataristan Cumhuriyeti muhtar olduğundan ittifak cumhuriyeti statüsüne sahip olan başka milletlerden daha az millî hukuklara sahipti. Mesela 6 milyonluk Tatarlar, Milletler Sovyeti’ne (Şûrası’na) ancak 11 milletvekili yollama hakkına sahipken, l milyon Eston veya l milyon Kırgız, 32 milletvekili yollayabilmekteydiler.
Bu ise SSCB’deki halklar arasındaki eşitsizliğin bariz bir simgesi olmaktaydı.Coğrafyaİşte bu Tatarların Rusya Federasyonu içinde Tataristan adlı bir cumhuriyetleri bulunmakta olup, başkenti Kazan’dır. 27 Mayıs 1920’de Bütün Rusya İcra Komitesi ile Halk Komiserleri Heyeti tarafından Rusya Federasyonu’na dahil olarak ilan edilen Tatar MSSC, Orta İdil’in kuzeyinde, Avrupa’da ve BDT, Avrupa bölümünde Kama ve İdil nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuştur. Sınırları Çuvaşistan, Mari, Udmurt, Başkurdıstan Cumhuriyetleri, Ulyanovsk, Kirov, Orenburg, Kuybişev ülkeleri (oblast) ile çevrilidir.
53° 58’-56° 39’ kuzey enlemleri ile 47° 15’-54° 18o boylamı arasındadır. Yüzölçümü 68 bin km2 olup komşusu Başkurdıstan’dan küçüktür. Ahalisi 3,5 milyondan fazladır. Tasarlanan İdil-Ural Millî Devleti’nin yüzölçümü 220 bin km2 iken ufak bir Tataristan yaratılarak, Tatarların büyük bir çoğunluğu bu cumhuriyetin sınırları dışında bırakılmış oldu.
Tatar adı:  Bu Türk cumhuriyetin siyasî konumu hakkında bilgi vermeden önce, “ Tatar ” adını açıklamakta fayda vardır. Bugün Tatar adı ancak iki Türk boy için; Genelde Volga boyunda yaşayan Kazanlılar (Kazan Tatarı) ve başlıca Özbekistan’daki sürgün yerinde yaşayan Kırımlılar (Kırım Tatarı) için resmî ad olarak kullanılmaktadır.
Çarlık Rusyası devrinde hemen hemen bütün Türkler için Tatar adı kullanılmışsa da, şimdi bundan vazgeçilmiştir. “ Tatar ” adının esasta bir Moğol boyunun adı olduğu için bilhassa Türkiye’de bu isme karşı bir antipati mevcut olmakla birlikte, bu mesele bir ilmî münakaşa konusudur. Fakat gerçek şudur ki, bugün Kazanlılar ve Kırımlılar kendilerine Tatar demekte ve Tatar milletinin mensubu olarak saymaktadır.
Tatar Türkleri; İdil-Ural Tatarları, Kırım Tatarları ve Sibirya Tatarları olmak üzere üç ana kola ayrılırlar. Bu üç ana kolda kendi arasında alt gruplara bölünmüştür. İdil-Ural Tatarları; “Kazan”, “ Kasım ”, “ Kreşin ”, Mişer” ve “ Tipter ” Tatarları olarak alt gruplara ayrılmıştır. Kreşin Tatarları yine kendi içinde “ Eski Kreşin ”, “ Yeni Kreşin ” ve “ Nogaybek ” adlarıyla anılmaktadır. Kırım Tatarları; “ Dobruca ” (Romanya) ve “ Kırım Tatarları ” gibi iki coğrafi isimle adlandırılmıştır. Kırım kolu “ Yalı ” ve “ Çöl ” gruplarına ayrılmıştır. Sibirya Tatarları ise “Tobol” ve “Tümen” Tatarları ismiyle bilinmektedir.
Nüfus
 
Türk halklar arasında demografik yapısı en karmaşık olan toplulukların başında Kazan Tatarları gelir. Bunun tarihî, siyasî ve ekonomik sebepleri vardır. Tarihî açıdan bakıldığında Rus hakimiyeti altına giren ilk Türk topluluk (1552 yılında Kazan Hanlığı’nın yıkılması ile) Tatarlar olmuştur. Bu durum, daha sonra Moskova Knezliği ile çarlığın uyguladığı politikalar bir hayli Tatarı göçe zorlamıştır.
Tarihî topraklarda yerli Türk nüfusun azalmasının ilk sebebi budur. Siyasî faktör olarak ise 1917 İhtilali’ni müteakip Tatarları parçalamaya yönelik uygulamalar gösterilebilir. Buna göre 1919’da Başkurdıstan, 1920’de Tataristan muhtar cumhuriyetleri ve oblastlar (bölgeler) tesis ederek, Tatarların ancak %25’i kendilerine tahsis edilen cumhuriyetlerde bırakılmışlardır.
Bundan dolayı 1920’lerdeki açlık yıllarında bir hayli Tatar Orta Asya cumhuriyetlerine göç etmişti. Ayrıca bu yörelerde Bolşevik hakimiyetni yerleştirmek için rejim, bir hayli Tatar öğretmeni, yöneticiyi, zanaatkarı, mütehassısı ve hatta askerini de bu yörelere sevk etmişti. 1950’li yıllarda Tataristan’ı endüstri ülkesine döndürürken buraya bir hayli yabancı (Rus) işçi getirilerek, nüfus dengesi Tatarlar aleyhine bozulmuştu.
Yukarıdaki ve başka faktörler (mesela ikamet ve çalışma izinlerinin verilmesinde alınan tedbirler) siyasî, ekonomik ve sosyal tedbirlerin neticesinde Tataristan’daki Tatar nüfusunun %50’nin üzerine çıkmaması, yani salt çoğunluk kazanmamasına dikkat edilmiştir. 1989 nüfus sayımına göre (eski SSCB) BDT’deki Tatarların toplam nüfusu 6.645.588 idi ve yıllık 0.74’lük bir nüfus artışı öngörüldüğünde 1992’de bu nüfus 6.794.214’e ulaşmış ve iki bin yılında ise 7.207.005 olacaktır.
1989 nüfus sayımına göre; Tataristan’ın genel nüfusu 3.641.742 olup, %71.7’sini şehir, %28.3’ünü kırsal nüfus veya başka bir ifade ile 2.611.098’ini şehir, 1.030.644’ünü köy halkı teşkil eder. Milletlere göre nüfus dağılımı ise Tablo 1’deki gibidir.
1979 ile 1989 nüfus sayımlarının neticeleri karşılaştırıldığında Tatarlarda bir göç eğiliminin başladığı anlaşılmaktadır. Tablo 2 incelendiğinde Türk cumhuriyetlerdeki Tatar nüfusunun (Kazakistan hariç) azaldığı görülmektedir. Bunlar arasında Özbekistan’dan Tatar göçünün oranı son on yılda %12 civarına (63.529) ulaşması bu ülkede yabancılara (bunlar Türk asıllı olsa dahi) karşı reaksiyonunun artması ile izah edilebilir.
SSCB henüz mevcutken iç göçler kontrol altında tutulmaya çalışılmasına rağmen insanlar siyasî ve ekonomik baskılara dayanamayarak daha emin gördükleri bölgelere göçe başlamışlardı. Bu hemen her milli topluluk için geçerlidir. Ancak bu Orta Asya cumhuriyetlerinden göçen Tatarların ancak 50-60 bininin Tataristan’a, kalanlarının ise Tatarların yoğun bulunduğu komşu bölgelere yerleştikleri anlaşılmaktadır.
Bugünkü gerçek şudur ki BTD’nin 12 cumhuriyetinin en büyüğü olan Rusya Federasyonu’na dahil Tataristan, toplam Tatar halkının ancak %25’ini içine alan, yüzölçümü yönünden de, BDT ’deki başka Türk cumhuriyetleri ile mukayese edildiğinde hukuken de ikinci-üçüncü plana atılmış bir kuruluş manzarasını arz etmektedir, işte bu %25’lik nüfusa sahip Tataristan gerek kendine sınırdaş bölgelerde yaşayan, gerek başlıca Orta Asya cumhuriyetlerinde bulunan %75’lik Tatar nüfusu adım da millî kültürü yaşatma gibi zor bir görevi yüklenmiş bulunmaktadır.
Siyasi Yapı
 
1991 öncesi Tataristan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde bir anayasası mevcut olup, bu anayasadaki SSCB ve RSFSC anayasalarının örneğine göre hazırlanmış ve harfiyen kopya edilmiştir.
1986’dan sonra Gorbaçov döneminde başlayan siyasî çokseslilik Tataristan’a ulaştı, çok çeşitli gayr-ı resmi kuruluşlar ortaya çıktı. Bunlar şimdiye kadar yasaklanan dinî, millî, siyasî ve hatta çevre konularını sahiplendiler. En belli başlıları olarak Şihabeddin Mercani, Medeniyet Cemiyeti, Halk Frontı (Halk cephesi), Tugan Yak (Anavatan), Bulgar el-Cedid, Saf İslam, Memorial Cemiyet, Ekoloji, Şefkat vb. dikkati çektiler. Ekim 1988’de 800-900 kişinin katılımında “ Tatar İçtimaî Üzeği (Merkezi) (TİÜ) ” kurma kararı aldılar.
Bu arada resmi Tataristan parlamentosu 30 Ağustos 1990’da ülkenin egemenliğinin ve SSCB’nin 16. cumhuriyeti olduğunu ilan etmiş bulunuyordu. Tataristan Yüksek Sovyeti (Parlamentosu) 26 Aralık 1991’de Bağımsız Devletler Topluluğu’na kurucu olarak katıldığımı bildirdiği halde 30 Ağustos 1990’da ilan ettiği egemenlik kararı gibi Moskova bunu da kabul etmedi. Resmî yöneticilerin bağımsızlık kararında ciddî adımlar atamayacağı görüşü kuvvet kazanınca İttifak-Tatar Beysizlik (Bağımsızlık) Partisi’nin de inisiyatifi ile toplandı, bu kurultay “ Millî Meclisi ” kurdu ve l Şubat 1992’de Tataristan’ın bağımsızlığını ilan etti.
Bunun üzerine baskı altında kalan Tataristan yüksek Sovyeti ülkenin bağımsızlığı konusunda referandum kararı aldı. Neticede Rusya Federasyonu organları ve Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin’in başta, tehdit ve engelleme çabalarına rağmen 21 Mart 1992’de yapılan referanduma %80 üzerinde katılım olup seçmenlerin %61.5’i bağımsızlığı desteklediklerini bildirdiler. Bu referandumdan sonra Tataristan, 31 Mart 1992’de yeni Rusya Federasyonu antlaşmasını da, kendisinin hukuklarını sınırladığı gerekçesiyle imzalamadı.
1992’de kabul edilen yeni anayasaya göre Tataristan’da başkanlık sistemi kabul edildi ve Mintimir Şeymiyev ilk cumhurbaşkanı seçildi. 15 Şubat 1994’te Kazan Moskova ile “ Yetkileri Paylaşma Antlaşması ”nı imzaladılar. Buna göre, Tataristan bir takım siyasi, ekonomik ve kültürel haklar elde etmiş oldu. Bu haklar çerçevesinde 1999 yılında Latin harflerine geçme kararı da verilmişti. Ancak aynı yılın başında Rusya Federasyonu’nun başına Başkan Vladimir Putin’in geçmesi ile Moskova’nın merkeziyetçilik politikası arttı. Rusya Federasyonu yedi bölgeye bölünerek özerk cumhuriyetlerin hakları kısıtlandı. Sırasıyla hüviyet cüzdanları ve pasaportlar değiştirilmeye başlandı. Bu yeni kimliklerde eskiden olduğu gibi “ milliyet ” hanesinin bulunmaması dolayısıyla, bundan böyle Rusya Federasyonu vatandaşları genel Rus kimliği ile tanınacaklar.
Rusya Federasyonu’nun yeni Başkanı Vladimir Putin’in 2000 yılı başında hakimiyete geçmesi ile katılaşan Rus politikası Tataristan’ın haklarını elinden almaya başlamıştır. En son olarak da Aralık 2001’de başbakanlığa bağlı TİKA’nın (Türk Ekonomi, Kültür, Eğitim ve Teknik İşbirliği) Kazan ile Başkurdıstan’ın başkenti Ufa’da açmaya planladığı şubeleri Moskova tarafından rededilmiştir.
Kültür ve Eğitim
 
Tataristan’da eğitim Rusça ve Tatarca yapılmaktadır. Fakat Tatarca eğitim ancak ilk ve ortaöğretimde kullanılmakta olup, bütün yüksekokullarda eğitim dili Rusçadır. Genelde BDT ’de okuma-yazma problemi çözülmüş olup, Tataristan’da da okuma-yazma bilmeyen kalmamıştır. 1917 İhtilali’nden önce Tatarlar genelde ana dilinde eğitim yapan mektep ve medreselerde eğitim görmekteler idi. Bolşevik hakimiyetinden sonra bu sistem tamamen değiştirildi.
Okul sisteminin dışında iki defa alfabenin değiştirilmesi de nesiller arasında bir hayli zorluk yarattı. 1925-26 yıllarına kadar Arap harfleri kullanılırken bu tarihten sonra Latin harflerine geçildi. Latin harfleri 15 sene kadar kullanıldı ve 1940’ta Kril (Rus) harfleri kullanma mecburiyeti getirildi. Bu kadar kısa sürelerle yapılan alfabe değişikliği, bir nesli üç alfabeyi öğrenmeye veya öğrenmemeye itti.
Tataristan’da 12 yüksekokul bulunmakta olup, bunun 60 bin küsur talebesi mevcuttu. 1804’te kurulan Kazan Üniversitesi’nin 8 fakültesi, 60 bölümü ve 10 bine yakın talebesi mevcuttur. Tataristan Cumhuriyeti’nde toplam olarak 11.600 Tatar öğretmeni bulunmaktadır. Üniversite ve yüksek okullardaki 3028 öğretim üyesinin 121’i ilimler doktoru ve 867’si ilimler doktoru adayıydı. Kazan’daki havacılık, kimya-teknoloji ve jeoloji enstitüleri Sovyetler Birliği çapında enstitüler sayılmaktaydı. Kazan Üniversitesi ise eskiden beri Şarkiyat ve Türkoloji araştırmalarının mühim merkezlerinden biri sayılmaktadır.
Kazan Tatarları, bazı kısıtlamalara rağmen nispeten basın yayma izin verilen 1905-1917 yılları arası dönemde değişik görüş ve eğilimleri temsil eden, çıkarmak istediklerinin 20 tanesi yasaklanmış olmasına rağmen, ana dilde 36 gazete ve 31 dergi ayrıca Rusça ve Arapça olmak üzere de 13 gazete neşretmişlerdi.
1920’den 1991’e kadar süren Sovyet döneminde güdümlü bir basın yayın politikası yürütülmüştü. Bu dönemde Tataristan Muhtar Cumhuriyeti’nde Rusça çıkan  Sovetski Tataristan  adlı gazetesinin Tatarca şekli olan  Sovyet Tataristanı  en etkili gazete olarak kabul ediliyordu. Tataristan’da irili-ufaklı, ekserisi mahalli yüz kadar gazete neşredildiği istatistiklerde belirtilmesine rağmen bunların hiçbir etkisi yoktu.
1990’dan itibaren ise  Vatanım Tataristan  (birkaç yıl önce kapandı),  Tataristan Yeşleri  (Gençler), liberal ve milli eğilimde  Şehr - i Kazan   etkili olmaya başladı. Bu gazetelerin cumhuriyet dışında yayılmasına müsaade edilmemesi de mühim bir sorun teşkil ediyordu. Yani Tataristan dışında Tatarlar, yani Tatarların %75’i kendi dilinde çıkan gazeteden mahrum edilmişlerdi. Ancak 1990’dan itibaren bu uygulama gevşedi ve Tataristan’ın dışında da bu gazetelere abone olma imkanı sağlandı. 1999 yılında Tataristan parlamentosu Latin harflerine geçme kararı almıştı ve uygulamaya 2001’de geçilecekti. Ancak Moskova’nın buna karşı gösterdiği tepki dolayısıyla bu geciktirildi, belki de tamamen uygulamadan kalkacak bir duruma geldi.
Ekonomi
 
Tataristan hem tarım hem de endüstri ülkesidir. Tataristan’ın en büyük tabiî zenginliğini petrol ve yeraltı tabiî gazı teşkil eder. Ortalama olarak 100 milyon ton petrol istihsal edilmekte olup, 1975 ve 1976 yıllarında 103 milyon ton petrol çıkarılmıştır. Ancak bu üretim her yıl azalarak 1991’de 35 milyon tona düşmüştür.
Petrol ve tabiî gaz merkezleri Tataristan’ın Elmet, Leninogorsk, Alabuga, Mendelyevsk gibi şehirlerindedir. Burada çıkarılan petrol Başkurdıstan, Kuybişev, Gortdy, Yaroslav, Rezan, Moskova ve Perm’deki rafinerilere ve “Dostluk Petrol Hattı” ile Polonya, eski Doğu Almanya, Macaristan ve Çekoslovakya’ya yollanmaktadır.
Tataristan’da petrol toprağa basınçlı su verme metodu ile çıkarılmakta olup, bu metot istihsalin Sovyetler Birliği genelinden iki misli daha ucuza mal olmasına sebep olmaktadır. Tataristan’da 4 milyar metreküp tabiî gaz çıkarılmaktadır. Tabiî ki, daha fazla petrol çıkartma, Sovyetler Birliği’ni daha fazla zenginleştirme kaygısı, çevrenin kirlenmesine, tarıma elverişli yerlerin de tahribine, yok olmasına yol açmaktadır.
Tataristan’da bu petrol ve tabiî gaz endüstrisinin yanında en mühim üçüncü endüstriyi kimya ve petro-kimya endüstrileri teşkil etmektedir. Kimya endüstrileri başlıca Kazan ile Tüben (aşağı) Kama şehirlerinde bulunmaktadır. Bu kimya fabrikalarının imalatı SSCB genelinde de mühim yer tutmaktaydı. Bu fabrikalarda polietilen, aseton, sentetik, kauçuk, film gibi 4 binden fazla kimyevî madde imal edilmektedir. Kazan Uçak Fabrikası’nda İL-62 tipindeki uçaklar imal edilmektedir. Tataristan’ın başkenti Kazan’da BDT’nin en büyük bilgisayar ve optik aletler fabrikaları bulunmaktadır. Amerikan ve Avrupa teknolojisi, kurulan eski SSCB’nin en büyük kamyon fabrikası (Kamaz) ise ile Naberejini Çelni’da (Çallı) bulunmaktadır.
1976’da imalata geçmiş olup, 150 bin ağır evsaflı kamyon ve 250 bin dizel motoru imal etmektedir. Bu büyük endüstri kompleksinde 120 bin kişi çalışmakta olup, işçilerin %46’sını Tatarlar, %44’ünü Ruslar teşkil etmektedir. Bunun dışında hafif endüstri dalında dericilik ve kürkçülük mühim yer tutar.
Tataristan’da tarım faaliyetleri eski SSCB’nin başka bölümlerinde de olduğu gibi Sovhoz (devlet çiftliği) ve kolhozlar (kolektif çiftlik) tarafından yürütülür. Tataristan’da başlıca çavdar, buğday, mısır, burçak, keten, şeker pancarı yetiştirilir. Bunun dışında sebzecilik ve meyvecilik de gelişmiştir.
Tataristan, ancak 68 bin kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip olmasına rağmen endüstri ve köy ekonomisi yönünden BDT genelinde (yüzölçümü: 22.402.000 km) ağırlığını hissettirmekte, en ileri ve zengin ülkelerinden biri derecesindedir. Bütün bunlara rağmen asıl zenginlik cumhuriyette kalmamakta merkeze akmaktadır. Şu anda BDT kurulduğu için tek söz hakkı Rusya Federasyonu’na kalmıştır.